Miş, Gibi, Sanki

Gönlüm seyiriyor aklıma geldiğinde…

 Küçük küçük notlar halinde yaşıyorum sensizliği. Dokunan sen olmayınca çok önemsemiyorum tensizliği. Mutluluk sanarak önüme koyulan her  densizliğe gülerken yaşıyorum gibi geliyordu fark edemedim çaresizliği. Halen aklım ermiyor nasıl içine sindirdin bensizliği.  Sorsalar inanır mıydım yapacağın bu hadsizliği. Çekip giderken susuyor muydun sıralarken birlikteyken yaşanan çaresizliği. 

Peki şimdi ne oldu?

Dağına kar mı yağdı? Soğuk mu büktü belini suskunsun? Ateşine ne oldu? Hani yakardın denizleri? Adına kir mi kondu? Kötü söz mü çıktı suskunsun? Haksızlıkları yıkan kalbine ne oldu? Hani korurdun öksüzleri? Canına kim kast etti? Vurgundan mı suskunsun?  Yeri göğü kendine hayran bırakan güzele ne oldu? Hani beraber kuracaktık devrimleri?

Bir zamanlar,

Hayatımın ne akşam  üstü vardı ne şafak vakti ya gündüzdü ya gece. Gece rüyamda görmek isterdim seni, ama hayalini kurmaktan uyuyamazdım.Yüreğim kor bir çelik parçasıydı. Sevdanı taşımak için suyunu bekliyordu. Yıllar içinde yıpranmamak için gönlünün balyozuyla dövülmeyi bekliyordu.  Her sözünü kalemimden kıskanmıştım. Sevdamı sözünle kanıksamış, özümde bir medet arar olmuştum.

Sorup duruyorum.

Gelecekte bir gün geçmişi özleyince dönüp bakar mısın? Hangi şarkılar dı onlar ? Hangi kar taneleri üzerimize düşmüştü? Hangi duvarlar şahitlik eder mahkemeler de nefsimize? Güneşin açmadığı, sobanın ısıtmadığı bir eve beni hapseden neydi? Binlerce günü alnımızda yazmışlardı da sonunda hasretle mi sınanacaktı geriye dönen? Nerede başladı bu döngü?

Ya da acı gerçek…

Sıradan insanlarız. İnsanlığımız sıradan. İnsanlığı sıradan geçsek, yerimiz en arka sıradan. Bilmediğimizi bilemediğimiz sıralarda yer aldığımız sıralar sandığımız sıralar değil.Anlatsam anlatmaya değer  mi? Kendini bilmeyene önem arz eder mi?  Zahmete değer mi?

Vazgeçtim, içimden geçti ve gitti sana söylemek istediklerim. miş, gibi, sanki…