Yaşadığımız dönem tüm devirlerin arasında ne kadar önem arz edecek bilemiyorum. Dünyayı daha derinden etkileyen dönemler yaşanmıştır elbet. Kendimize sorsak; tabi ki şu an ki aklımızla, ben olsam biz olsak ne yapardık?
Eskiyle başlar her şey. İlk insan olsak ne kadar kolay yaşardık diye hayal ederek. Antik Yunanda doğsak kültürün temellerini atsak büyük filozoflarla beraber daha erişkin bir fikri savunurduk bize göre. Şimdilerde kalleşçe savaşıyorlar. Eskiden meydan muharebelerinde kazanılırmış zaferler. Büyük İskender’in en önemli ordu komutanı oluruz biz olsak hiç yıkılmaz İskenderiye. Mecnun olsak biz kavuşuruz Leyla’ya. Bir yolunu buluruz elbet o kadar dolaşmayız en azından çöllerde illaki bir çaresi vardır. Lale devri hiç bitmez biz başlatsak. Eskiden her şey kolaymış ilkokulu bitiren devlet memuru olurmuş eh bizi zaten direk devlet başkanı yapmaları lazım. Açılınca uluslararası ticaretin kapıları biz bütün eksikleri görür hepsini tamamlar kalkınmayı hızlandırırdık.
Böyle bakınca şimdilerde zor her şey. Her devrin insanına sorsak hep en zoru onun devrinde olacak belki de…
Hangi devirde olursa olsun insan hep insan aynı duygular içinde. Hayat insanı sürer zaman yolunda. Kimi zaman stabilize bir ormanlık güzergahta, kimi otobanda, kimi zaman şehir içinde dur kalklarla. Bazen ağır arazi koşullarında insan kendini bilir de uygun koşullarda ki yola girerse kendini kaybedebilir. Her dönemin getirisi kendi içinde saklıdır. Kendimize dönersek bildiklerimiz kendimizi bildiğimiz kadardır. Yaşadığı dönemin memnuniyetini algılamayan insan mutluluğu dünyanın devranlarında arar.
Kendimi bildim bileli desem. Ne kadar bildim kendimi o meçhul ve insan ne kadar bilebilir kendini egosunun gölgesinde.