Başkasının Hayatına Dokunmak

Kapı arası dedikoduların da saklıydı her şey mahalle köşelerin de. Kimin kiminle ne yaptığı kimin nerede nasıl davrandığı, yine fiskos masalarının başında çay eşliğinde keyifle gezerdi ağızdan ağıza… Bazen esnaf tezgahların da satılırdı diğerlerinin yaptıklarına dair sözler. Ne zaman başladı gazete ve mecmualara düşmeye üçüncü şahıslara dair bilgiler?

Magazin aslında ne demekti?

Önceleri basın ünlülerin programlarını çalışmalarını daha fazla önemserdi. Haber değeri taşıması için bir kişinin öncelikle bir değer üretmesi şarttı. Magazin basını doğdu sonra yanlış tanımladı ve birilerinin özelini sundu bize. Gıybet haber merkezine dönüştü. Hiç yadırgamadık, zaten birbirimizin magazinini yapmıyor muyduk?

 Şimdi ise sosyal medya aracılığı ile herkes herkesin hayatına ulaşabiliyor.

Kimisi kasten ifşa ediyor. Kimisi zorla alıkoyuyor bilgileri. Mecbur bırakılanlar da var; mecbur ettirenler de. Üçüncü kişilerin ne ürettiklerinin önemi kalmayınca üçüncü kişilerin ne yaptıkları döküldü piyasaya. Mahallenin dul ablasının günlük hayatı ağızlar da. Ülkenin dul ablasının hayatı manşetler de. Değişken sadece ulaşabildiği kitlenin büyüklüğü oldu.

İlla istiyor insan bir başkasının hayatına dokunabilmeyi. Artık hepimizin eline geçti bu imkan sosyal medya aracılığıyla bırakın sadece seyretmeyi direk dokunabilme özgürlüğüne sahip olduk insanlara. Dokunmayı geçtik müdahale eder eleştirir hatta eleştirinin dozunu dahi kaçırıp o hayatların içinden geçmeye teşne olduk.

Merak mı ediyoruz yoksa kendi hayatımız için bir sonuç çıkarmaya mı çalışıyoruz? Kendi beklentilerimizi ya da kendimizi haklı çıkarmaya çalıştığımız için mi takipçi kasıyoruz? İnsan galiba duyguları ile müstesna…

Aziz nesin merak şiirinde birkaç satırda bize açık etmişti esas beklentimizi, birçok konuda olduğu gibi bence o konuda da haklıydı.

İçimde bir merak 

Öyle bir merak ki 

Ölümümden bir ay sonra 

Bir güncük yaşamak 

Ve 

Dostu düşmanı 

Suç üstü yakalamak 

Aziz Nesin