Bir bedbahtın istanbul öyküsünde, kendine çığır açmış yalnızlığın kısır döngüsünde. Soysuz düşlerin tanrısı İstanbul. Fütursuzca ibadet ederiz sinende daha fazlası için. Tadımlık zevklerin esaretine çekersin gecelerinde. Seninle var olmak için uyuşmuş beyinler. Tüm şarkılar sana yazılmış. Tüm şarkılar sende güzel sanki.
Yalnızlığım yankılanırken alkollü sokaklarında. Karmaşanda bedenim, enginliğinde ruhum kaybolmuş farkedemedim. Sonra bir anda durdum. Dönüp baktığımda anlamsız bir anlayış kapladı içimi. Sadece bir defa yutkunacak kadar vaktim oldu. Artık hayatıma dahil olmuştun. Su kaynağından fışkırmıştı artık. Başka bir mezar gerekmeyecekti bundan sonra. Sende öldü kurduğum hayaller.Sende doğdu bambaşka beklentiler.
Hani delirmek meşhurmuş senli zamanların saadetinde. İnsandan yana tüm beddular edilmiş, tüm duygular hamurunda esir edilmiş. Her gün yaşamak zorunda olmanın ciddiyetinde kalmak ne mümkün. Sadece örselemek var cibilliyetinde. Yinede şairin sözlerine senden bal damlayınca daha anlamlı şiirler, ve sende stajını yapanlar yaşamayı daha iyi bilirler.
Bilmem kaç kişi boğazın kıyısına inipte yaşadığına şükretmiştir tarihten bu güne. Kaç kişi lanet etmiştir seni tanıdığı o güne. Kimler senin kucağında azmıştır kimler azımsanmıştır. Ve senin sinende yaşamak için neler çekmektedir büyülenmiş dimağlar. Katil olmakla şair olmak arasında gezinenenlerin mektebi. Öylesine bir sofraki içen sarhoş içmeyen sarhoş. Öylesine bir masalki başı tatlı sonu mayhoş.
Sıfatım silüetinden alırken neşesini, gülümsememe bahane olan harabeler yaratırsın ruhumda. Yutak boruna zorla tutunmuşken düşlerim, var olmak için yeniden motive eder düşüşlerim. Kıtaların eklem yerine denk gelmiş benim hayatım. Kireçlenmiş bir zamanım ve senden başka bir yere sığınmayı artık unutmuş bir ahım var benim. Bir efsane yaz bana yeniden oluşurken kaderim, kıyılarına vuran dalgaların üstünde umutlarımla raks edelim. Ayakların altında çok ezildim birazda müsaade et dekoltende gezelim.
Herkes sana ait sen herkese ait.
”EİS TEN POULİN”