Hayvan sevmeyen insan sevemez gibi klişe bir söz nereden çıktığını bilemiyorum. Ancak gerçek şu ki çoğu insan kendinden başka hiçbir yaratığı sevemiyor. Başka bir insan veyahut başka insanlar topluluğunu kendi gibi olmayan onun aklına, fikrine, gönlüne hizmet etmeyen hiç bir şeyi sevmiyor.
İnsanlık kendini çok fazla değerli görüp öncelikli olarak sevilesi şeyin kendi olduğunu sanıyor. Her şeyin kendi hizmetine yaratıldığına inanıyor. Hayat hakkının garip insan doğası ve görece diğer türlerden üstün olan insan aklı yüzünden kendi tekelinde olması çok adaletsiz bir yapıyı oluşturuyor. İnsan gücü eline alınca sadece bir başka türü değil kendi türünü de hiçe sayıyor zaten. İçgüdülerinden başka bir zaafı bulunmayan hayvanları dahi insan duygu ve karakterlerine göre kategorize ediyor. Atlara asil, kedilere nankör, balinalara katil, köpeklere sadık deyince çözüveriyor işi. Bu insana özgü unsurların başka canlılara sıfatlandırılması, bu sıfatların insana getirdiği bakış açısı ve algı oranında yaşam hakkı tanıyor. Medeniyetimizin yarattığı imkânlar ancak merhametimiz kadar yaşam hakkı sağlıyor insan dışındaki tüm canlılara.
Bire bir ele aldığımızda sadece fiziki güçleri ele aldığımızda insan aslında çoğu hayvana herhangi bir biçimde karşı çıkamaz. Köpekten korkup mahalle aralarında teke tek karşılaşınca elinde taş sopa olmadığı için yolunu değiştiren çok insan vardır. Hâlbuki bir hayvanla hayatını paylaşmaya başladıktan sonra anlıyorsun esas olarak karakteristik özelliklerini. Her tür kendi çapında bir zihniyetin sahibi. Konuşmasa da çok rahat iletişim kuruyor kendi dilinde. Hem kendi türünden olanlarla hem diğerleriyle…
Bir başka tür, insan zekâsıyla eş güdümlü olsa insanlığın tepkisinin nasıl olacağını daha çok merak ediyorum. İnsanlıkla mücadele edebilecek ve özgürlüğünü ilan edebilecek başka bir canlı türü olsa son derece farklı bir yaşam bizi bekliyor olurdu. İnsanlığa savaş açan ve özgürlüğünü elde eden kedilere karşı tutumumuz ne olurdu? Tek vitesli demokrasinin kendi türünden olmasına rağmen kadınlara dahi sonradan verdiği hakları başka bir tür ile ortak yaşam alanına, eşit koşullarda taşısak nasıl tepki verirdi. Özgürlüğünü elde etmiş hayvanlara seçme ve seçilme hakkı tanımak zorunda kalan bir insanlığı düşünmek çok acayip oluyor. Gerçi şu anki koşullarda çeşitli sıfatlar verdiğimiz hayvanların o gün ne şekilde tartışılacağı başka bir muamma. Kırsal alanlarda yaşayan hayvanlara köylü, evlerde bakılanlara soylu muamelesi çeker muhtemelen insan yalakalığı. Evde beslenen kedi ile dağda otlayan koyunun oyu bir mi? Yarış atlarıyla sütçü beygirlerinin farkları nelerdir? Vahşi ortamındaki hayvanların lümpenliği gibi kavramlar ortaya atardık sanıyorum. Avlanarak yaşayan hayvanların av dönemlerini düzenleme gibi onlarca konuyu düzenlemek gerekirdi.
Diyelim ki zekâ kavramı gibi bir fark yok. Tarım bakanlığına kayıtlı tüm büyük, küçükbaş ve kafes hayvanları ile ev hayvanları oy kullanacak. Esas olan bu eş zekâlı türlerin seçmen kütüklerine kayıtlı olması. Seçim dönemlerinde bedava yem dağıtılmasını engellemek bazı hayvanların haklarının temin edilmesi hayvan oylarını almak için gereken propaganda araçları ve birçok farklı konu. Hayvanlara ve hayvanlarla siyaset yapmak çok değişik olabilirdi. Krallıkla yönetilen aslanlara cumhuriyeti benimsetmek oldukça zor olabilir.
Aynı şuurda olsak bizden sayıca çok üstün olan hayvanların boyunduruğu altında yaşasak ve hayvanların merhameti oranında yaşam hakkımız olsa dünyaya biz tahammül edebilir miydik? Mutfağımızı basan karıncalara ilacı basıp kovalarken hiç düşünmüyoruz. Peki ya karınca bölgesine giren insanlara biber gazı basılsaydı! Anlatacak olsam daha çok uzun süre örnekleyip eğlenebileceğim bir hayali karşılaştırma konusu bu…
Esas olan yaşam hakkı ve doğayı olduğu gibi kabullenebilmek. İnsan olmayı meziyet sanmadan geçirdiğimiz ömrü barışçıl bir biçimde mutlu olarak ve mutlu ederek tamamlamak. Hayvanlarla kurulan dostluklar insanlarda çok daha kalıcı olabiliyor. Vicdanı olduğunu iddia eden insanoğlu ise hem hayvanlara hem de insanlara hayatı zindan edebiliyor.
Bir hayvana insandan daha çok değer vermeye başladığında sana kimin insan kimin hayvan gibi davrandığını daha net anlıyorsun.